Bank Asya Hisse Senedi Sahipleri Ne Yapabilir?

Bank Asya’ya hukuksuz bir şekilde el konulmasından kaynaklanan mağduriyetlerin çok fazla olduğunu, bunları ayrı ayrı inceleyeceğimizi belirtmiştik. Bir önceki yazımızda, bankada paraları olanların neler yapabileceğine dair önerilerimizi paylaşmıştık. Bu yazımızda da en az bankaya para yatıranlar kadar kalabalık olan bir başka mağdur grubuna, bankanın borsada işlem gören hisselerinden satın alanların neler yapabileceğine dair önerilerimizi paylaşacağız.

Bilindiği üzere Bank Asya’ya, BDDK tarafından 29 Mayıs 2015 tarihinde el konulmuş, Aynı gün TMSF, Bank Asya’nın faaliyetlerini geçici olarak durdurulmasına karar vermiştir. 22 Temmuz 2016 tarihinde ise BDDK’nın 22.07.2016 tarihli kararı gereğince; 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107’inci maddesinin son fıkrası çerçevesinde Bankanın faaliyet izni kaldırılmıştır. Sonrasında ise İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.11.2017 tarih ve 2017/41 E. sayılı kararı ile Bankanın iflasına karar verilmiştir. TMSF, tasfiyenin adi şekilde yapılmasına karar vermiştir. Bu kapsamda İstanbul 1. İflas Müdürlüğünün 2017/14 İflas sayılı dosyası ile iflas süreci başlatılmıştır.

Peki bu durumda Bank Asya’nın borsada ASYAB kodu ile işlem gören hisselerinden satın alan yatırımcılar ne yapmalıdır.

Öncelikle bir şirket kayıtlı sermaye sistemini kabul ederek, borsada işlem görmek üzere hamiline hisse senetlerini ihraç edebilir. İhraç edilen bu hisse senetlerinden bir kısmını elinde bulunduranlar, ortaklığın iflası halinde kural olarak iflas alacaklısı olamazlar. Diğer bir anlatımla, hisse senedinin değerini iflas masasına alacak olarak kaydettiremezler (Pekcanıtez, Hakan; Anonim Ortaklıkların İflası, Ankara 1991, sh. 68; Atalay, Oğuz; Anonim Ortaklıkların İflası, İzmir 1996, sh. 204). Hisse senedi sahipleri kanununda yazılı şartların bulunması halinde kar payı, hazırlık dönemi faizi, yan edim yükümlülüklerinin karşılıkları ve sermaye azaltılmasında iadesine karar verilmiş, sermaye pay miktarı için doğmuş alacaklarını iflas masasına alacak olarak yazdırabilirler.

Bank Asya’nın borsada işlem gören hisselerini satın alanlar yukarıda da ifade edildiği üzere başta kar payı alacağı olmak üzere kanundaki şartları taşımak kaydı ile bazı alacak kalemleri için iflas masasına alacaklı sıfatıyla kayıt yaptırma imkanı vardır. Bu nedenle ilerde hak kaybı olmaması için tüm borsa hissedarlarının başta kar payı alacağı olmak üzere diğer alacak kalemleri için iflas masasına başvurarak, alacak kaydı yaptırmaları çok önemlidir.

Bu aşamada hemen akla, iflas masasının kurulması üzerinden uzun zaman geçmiş olmasından dolayı, başvuru süresini kaçırmış olma ihtimali gelecektir. Bu açıdan herhangi bir sıkıntı bulunmamaktadır, her ne kadar İcra İflas Kanunun 218. maddesinde alacak kayıt süresini, iflas dairesi, 20 günden az 2 aydan fazla olmamak üzere belirler dense de aynı kanunun 236. maddesinde gecikmeden kaynaklanan masrafların ödenmesi koşulu ile iflas kapatılıncaya kadar alacak kaydı yaptırmak mümkündür denilmektedir. Bank Asya’nın iflas kararına karşı istinaf yoluna başvurulduğu için 2. alacaklılar toplantısının karar kesinleşinceye kadar yapılamayacağı, başka bir ifade ile şimdilik iflas sürecinin durdurulmuş olduğu da dikkate alındığında alacak kaydı için başvuru yapma hususunda hukuken herhangi bir süre sorunu söz konusu değildir.

Bunun dışında Türk Ticaret Kanunu 507. ve 543. maddeleri gereği halka açık hisse sahipleri tasfiye bakiyesinden pay alma hakkına sahiptirler. Tasfiye halindeki şirketin tasfiye bakiyesinin hak sahiplerini belirleme ve payları oranında dağıtma görevi tasfiye memurunundur, tasfiye memuru bunu pay defterindeki bilgilere göre yapar ancak payın deftere kayıtlı olmaması ya da payın hamiline yazılı olması gibi durumlardan kaynaklanan zorluklar göz önünde bulundurulduğunda, pay sahibinin her zaman tespit edilmesi imkanı mümkün olmayabilir. Halka açık hisse sahipleri aracı kurumlar kanalı ile hak sahibi olduklarından pay sahiplikleri kayıt altındadır ve Merkezi Kayıt Kurumu tarafından bu bilgiler tespit edilip, iflas masasının talebi halinde iflas masasına sunulabilir. Tüm bunlara rağmen tavsiyemiz hem kar payı alacağı hakkı hem de tasfiye sonucunda, artık bir alacağa dönüşen tasfiye bakiyesi alacağı için iflas masasına, eldeki pay sahibi olunduğunu gösteren belgelerle başvurup, bunun kayda geçirilmesidir.

Son olarak mülkiyet hakkı ihlali hususunda yapılabileceklere dair önerimize gelecek olursak; bu konuda yargı yoluna başvurulması gerektiği kanaatindeyiz. Sosyal medyadan tarafımıza yöneltilen sorularda, şu anda açılmış olan davaların neticelerinden diğer hissedarlarında faydalanıp faydalanmayacağı sorusu sıkça soruluyor, elbette -olağan bir yargı düzeninde- lehe çıkan bir yargı kararı aynı durumda olanlar için emsal teşkil edeceğinden bir hukuki zemin teşkil edecektir ama bütün neticeleri herkes için aynı olmayacaktır. Mesele mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla AİHM’e başvuran bir kişi, hak ihlali kararı neticesinde tazminat da alabilir, başvurmayanlar ise -kararın iç hukukta uygulanması durumunda- ancak kararın kendi hukuki süreçlerine sağlayacağı katkı ile yetinmek zorunda kalabilirler.

Bank Asya’ya hukuka aykırı olarak el konulmasının mülkiyet hakkı ihlali olduğu yönünde açılan davalardan birisi Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlanarak iç hukuk sürecini tamamladı. AYM halka açık hisse sahibi Kenan Işık’ın başvurusu üzerine 17/07/2019 tarihli kararı ile BankAsya’ya el konulmasından dolayı başvurucunun Anayasanın 35. Maddesi ve AİHS’nin 1 Nolu Ek Protokolün 1. Maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediği yönünde karar vermiştir. Bank Asya’ya el konulması sürecine dair hukuki raporumuzda geniş bir şekilde değerlendirdiğimiz bu karar ile birlikte Bank Asya hissedarları açısından iç hukukun tüm aşamalarından çıkan kararların olumsuz olduğu ve özellikle AYM kararı ile birlikte iç hukukun artık etkisiz hale geldiği netleşmiştir. Bu nedenle banka hissedarlarının bu yargı kararlarını sıralayıp iç hukukun etkisiz olduğunu dile getirerek doğrudan AİHM’e başvuru yapmaları mümkündür.

Burada da hisse sahiplerinin aklına hemen AİHM’e başvuru süresinin geçip geçmediği sorusu gelecektir. AİHM’in içtihatlarında, özellikle Kıbrıslı Rumların mülkiyet hakkı ihlallerine dair başvurularında, başvuru süresi ile ilgili tartışmalarda, AİHM sıklıkla ”ihlalin sürekliliği” kavramını kullanmış ve mülkiyet hakkı ihlalinin devam ettiği her aşamada başvuru yapılabileceğini dile getirmiştir. Nitekim meşhur Loizidou/Türkiye kararı 1989 yılında, yani Kıbrıs’a Türkiye’nin müdahalesi olan 1974’den 15 yıl sonra yapılmış olmasına rağmen ihlal devam ettiği gerekçesiyle başvuru kabul edilmiş ve hak ihlali kararı verilmiştir.

Bank Asya’ya hukuka aykırı olarak el konulması neticesinde hisse sahiplerinin mülkiyet hakları ihlal edilmiş ve bu ihlal hala devam ettiğinden hisse sahiplerinin iç hukukun etkisiz olduğu gerekçesiyle doğrudan AİHM başvurusu yapmalarında herhangi bir hukuki engel söz konusu değildir.

Sonuç olarak, Bank Asya hisse senedi alanlar bu aşamada; öncelikle kar payı alacağı için alacaklı sıfatıyla, tasfiye bakiyesi alacağı için hissedar sıfatıyla iflas masasına başvurmaları gerekir, mülkiyet hakkı ihlali nedeniyle de, iç hukuk artık etkisiz olduğundan doğrudan AİHM’e başvuru yapabilirler.